İNSAN HAKLARI KAVRAMI 'KEŞİF' MİDİR YOKSA 'İCAT' MIDIR


            İnsanlık tarihi boyunca toplumu oluşturan bireyler ‘insan haklarını’ içerisinde bulundukları mekanizmaya farkında olmadan empoze etmeyi başarmışlardır. Gelişebilmek ve yaşamlarını sürdürebilmek adına bireyler birbirlerine ihtiyaç duymuşlarıdır. Dolayısıyla her birey toplumun bir parçası olarak kabul görülmüştür. Toplumun sistematik bir biçimde işleyebilmesi ve varlığını sürdürebilmesi adına otoriteye ihtiyaç duyulmuştur. Bu otorite ise gücü elinde tutabilen ve bunu toplumun her bir bireyine eşit derecede yansıtabilen kişilerce kontrol altında tutulabilmiştir. Otorite sahipleri toplumun tümüne hükmedebilmek adına ise ‘korku’ faktöründen faydalanmışlardır. Böylece toplumda ortaya çıkan rahatsızlıklar korku ile etkisiz hale getirilebilmiştir. Rahatsızlıklarını dile getiren bireyler aradıkları cevaplara ulaşamayınca sığınacak bir kapı aramışlardır. Bu noktada ise ‘din’ faktörü devreye girmiştir. Toplumlar korkularını yenebilmek ve sorularına cevap bulabilmeleri için dinleri ortaya çıkarmaya başlamışlardır. Dolayısıyla belli bir ölçüde sisteme sahip olan toplumlar en önemli yapı taşını da var etmiş oldular. Bu nokta da ise bireyler modernleşmek ve topluluğun varlığını devam ettirebilmek adına sözleşmelere ihtiyaç duymuşlardır. Böylece her bir birey kendi varlığını toplum içerisinde koruma altına almayı başarabilmiştir. Birey toplum içerisinde var olabildiği, emeğinin karşılığını alabildiği ve düşüncelerini savunabildiği ölçüde özgür olabilmiştir. Dolayısıyla bireyin en temel hakkı olan ‘insan hakları’ ortaya çıkmıştır. Ancak insanlar toplum içerisinde bu hakların varlığını bilmeden ve tanımlamadan uygulamaya koymuşlardır. Çünkü buna ihtiyaç duymamışladır. Bu dönemlerde insan varlığını toplumun bir parçasına dönüştüren ‘ahlaktır.’ Ahlak sorgulayan her bireyin doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan ve toplumu ayakta tutabilen en temel unsurdur. Bundan dolayı insanlığın dünyamız üzerinde var olmaya başlamasıyla birlikte ‘insan hakları’ kavramı hep var olmuştur ancak onu kavram olarak tanımlamak için uzun yıllar boyunca keşfedilmesi beklenmiştir. Modernleşen toplum yapısıyla birlikte kendi kabuğuna çekilen bireyler birbirlerine olan güven duygusunu kaybetmiştir böylece bireyin ihtiyacı olan tek şey varlığını bildiği ama uygulamada adaletli olmadığı kavramı tanımlama ihtiyacı duymuştur. Yani onu attıkları kuyunun dibinden çıkarıp keşfetmek zorunda kalmıştırlar. Ancak ne yazık ki uygulamaya koymakta bireyler her zaman pek başarılı olamamışlardır.

Yorumlar

  1. İlginç bir düşünce yazısı olmuş ama bu sorunun kesin cevabı bence yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Doğru tamamen kişisel bir yorum zaten

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KRUPP FİRMASI VE TÜRKİYE

COĞRAFİ KEŞİFLERİN ETKİLERİ ÜZERİNE KISA BİR ANALİZ

KÜBA BUNALIMI VE FÜZELER KRİZİ