AKP DÖNEMİ TÜRKİYE RUSYA DİPLOMATİK İLİŞKİLERİNE MİLAD TAŞLARI

            
            Çok eski tarihlere dayanan Türk-Rus ilişkileri özellikle son yıllarda küresel boyutta önem arz etmektedir. İki ülkenin sahip olduğu potansiyel göz önüne alındığında bölge ülkelerinin kaderlerini tayin ederken dünya kamuoyunu da etkisi altına almaktadır. İki ülke liderinin günümüzde dahil iktidarı ellerinde bulundurmaları siyasal konjonktüre büyük ölçüde etki ettiklerinin bir göstergesidir. Bu bağlamda iki ülkenin karşılıklı çıkarlar doğrultusunda geliştirdikleri ilişkiler her iki liderin de hemen hemen aynı dönem ve siyasal ortamda iktidar sahibi olmaları önemli faktördür. 
            2000’li yıllar her iki devlet adına da ‘arayış yılları’ olarak tanımlanabilir. Bu dönemde her iki devlette ekonomik boyutta kalkınmayı hedef belirlemişlerdir. Dolayısıyla halkın desteğini de yanlarına alabilmek adına ‘güçlü devlet, güçlü lider’ sloganı hem Erdoğan hem de Putin tarafından sıkça dile getirilmiştir. İktidar değişikliğiyle birlikte ilişkilerde rekabet yerini ‘çok boyutlu ortaklığa’ bırakmıştır. Özellikle enerji ve ekonomik bağlamda arttırılan münasebetler diplomatik boyutlu girişimlere önayak olmuştur. İki ülke arasında inişli çıkışlı diyaloglar sürdürülse de ilişkilerde hem bölgesel hem de küresel boyutta etki edecek önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Abdullah Gül’ün dışişleri bakanlığı döneminde geliştirdiği ilişkiler cumhurbaşkanlığıyla birlikte pekiştirilmiştir. Özellikle Gül öncesi dönemde iki ülke arasında yaşanan anlaşmazlıklar kartopu modeli misali kısa sürede altından kalkılmayacak enkazlar yaratırken bu dönem içerisinde ilişkiler daha kurumsal bir boyut haline getirilerek çözüm odaklı girişimler gerçekleştirilmiştir. 8 Ağustos 2008’de başlayan Rusya-Gürcistan Savaş’ı Türkiye açısından büyük bir öneme sahiptir. Batı devletlerinin eleştiri oklarına tutulan Rusya’ya karşı Türkiye ise sınırlarında cereyan eden bu duruma ılımlı bir yaklaşım göstermiştir. Bunun altında yatan faktörlerden biri doğalgaz tedariki bakımından en önemli devlet konumunda olan Rusya’yı direkt olarak karşısına almamak ve bölgesel boyutlu çatışmanın NATO’nun da girişimleriyle gerilimin tırmanmasına ön ayak olmamaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin izlediği politika özellikle 90’lı yıllarda cereyan eden ve ilişkileri olumsuz etkileyen Çeçenya-PKK sorunundan çıkardığı dersler neticesinde önemlidir. Böylece Gürcistan Savaş’ının bölgesel ve Rusya’nın meselesi olarak nitelendiren Türkiye açısından çok boyutlu kazanımlar elde edilmiştir. Nisan 2011’de Suriye’ye sıçrayan ve günümüzde dahi tam olarak çözüme kavuşturulamayan Arap Baharı her iki ülke adına da hayati önem taşımaktadır. Türkiye açısından bölgedeki yıkımın en büyük tetikleyicisi olarak Esad rejimi gösterilmekte ve bu sorunun çözüme kavuşturulması adına var olan rejimin ortadan kalkmasını savunulmakta. Putin yönetimi ise bölgede istikrarın yeniden elde edilebilmesi adına Esad rejimine destek verilmesi gerektiği savunulmaktadır. Son dönemlerde her iki ülkenin de girişimleri neticesinde ilerlemeler kaydedilmiştir. Suriye meselesi Türkiye’nin özellikle sınır güvenliği adına taviz verilmeyeceğini açık bir şekil de gözler önüne sererken Rusya adına da bölge de söz sahibi olarak NATO ülkelerine açıkça göz dağı vermektedir. Bununla birlikte Suriye’nin geleceğinin tayini adına Rusya’nın Türkiye ile kurduğu diyalog süreci şekillendirecek olan en temel etmendir. Bu bağlamda her iki ülkede birbirlerinden bağımsız hareket etmesi söz konusu değildir. İlişkileri farklı bir boyutta etkileyen mesele ise Mart 2014’de Rusya’nın Kırım’ı ilhakıdır. Başta NATO olmak üzere Batılı devletler bu ilhakı tanımadı. Türkiye özellikle Kırım Tatarlarına karşı destek olduğunu dile getirmiştir. Ancak Türkiye her ne kadar Ukrayna’yı destekleyici açıklamalar yapsa da bu durum ekonomik boyutlu kazanımlar sağlamıştır. Rusya ilhak sonrası ‘Güney Akımı’ projesini rafa kaldırılıp NATO tarafından beklentileri karşılanamayan Türkiye’yi yanına çekerek ‘Türk Akımı’ projesinin temelleri attı. Böylece Kırım ilhakı her ne kadar Türkiye tarafından meşru görülmese de bu meseleden doğan fırsatlar Türkiye adına kazanım sağlamıştır. İlişkileri krize sürükleyen mesele ise Kasım 2015’de yaşanan Rus uçağının düşürülmesidir. Türkiye meselede her ne kadar haklılığını savunsa da Erdoğan’ın ‘mektup diplomasisine’ kadar ilişkilerde gergin bir ortam seyir etmekteydi. İlişkilerin normalleşme sürecine girmesiyle iki lider özellikle Batılı devletlere karşı yapıcı açıklamalarda bulunmuş ve ilişkilerin artık bozulamayacağını belirtmişlerdir. Bu durum ise Batılı devletlerce rahatsızlıkla karşılanmıştır. Son olarak ise Aralık 2016’da büyükelçi Karlov’un suikast ile öldürülmesi meselesi her ne kadar kamuoyunda büyük şok yaratsa da her iki lider de ılımlı açıklamalar yaparak bu olayı gerçekleştirenlerin amaçlarına ulaşamayacaklarını açıkça gözler önüne sermişlerdir. 
            Her yıl bir üst seviyeye ulaştırılan ilişkiler her iki ülkenin de birbirlerine olan karşılıklı bağımlılık ve çıkar ilişkisine dayanmaktadır. Özellikle iki liderinde içeride sergilediği benzer tutumlar dış politikada iş birliğinin sağlanmasında ittirici bir güç olarak göze çarpmaktadır. Dolayısıyla ortak paydada buluşabilen bu iki devlet bölgesel çapta karar verici etkiye sahiptir. Bu durumun bilince olan her iki devlette birbirlerini göz ardı etmeden uzun yıllar sağlam ortaklıklar kuracakları öngörülmektedir.

Yorumlar

  1. İlişkilerdeki önemli gelişmeleri kısa ve öz bir dille aktarılması açısından güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  2. Karlov suikastına böyle bir tepki verilmesi çok şaşırtıcı gerçekten

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O dönemde ABD'nin Suriye meselesine karşı Türkiye ve Rusya'nın ortak bir tutum sergilemesi ilişkiler açısından önemliydi. Bununla birlikte suikastın önlenememesi ise Türk iç politikası açısından vahim bir durumdur.

      Sil
  3. Hüseyin Yıldırım28 Haziran 2020 17:57

    Kısa ama önemli bir noktalara değinilmiş bir makale olmuş

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KRUPP FİRMASI VE TÜRKİYE

COĞRAFİ KEŞİFLERİN ETKİLERİ ÜZERİNE KISA BİR ANALİZ

KÜBA BUNALIMI VE FÜZELER KRİZİ